Erdoğan-Gülen ilişkisi dün bugün yarın-3: 'Yeni tür iktidar savaşları'nın ilk çarpıcı örneği

19.02.2012 Vatan

Ergenekon sürecinde yaşanan kimi kırılmaların bu ittifaka gölge düşürdüğünü biliyoruz. Prof. Türkan Saylan olayı bunlara bir örnektir ama hükümeti en çok zorlayan gelişmenin Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanmaları olduğu açıktır

Özel yetkili savcı Sadrettin Sarıkaya’nın başta Müsteşar Hakan Fidan olmak üzere eski ve yeni 5 MİT yöneticisini “şüpheli” sıfatıyla ifadeye çağırmasıyla patlak veren krizle birlikte, kimi zaman açık ama genellikle üstü örtülü bir şekilde dile getirilen, Gülen cemaatinin devlet içinde güçlü bir şekilde örgütlenmiş olduğu iddialarını yeniden tartışmaya başladık. Yıllardır ülkenin gündeminde olan bu iddiaların AKP iktidarıyla birlikte daha da arttığını biliyoruz ama bu sefer yeni bir durumla karşı karşıyayız: İktidar partisi çevreleri, daha önce yaşandığı gibi bu tür iddiaları yalanlama yarışına girmiyor; hatta bazen örtük, bazen aleni bir şekilde Gülen hareketinin devlet içindeki unsurları aracılığıyla hükümete politika dayatmak istediğinden şikayet ediyorlar.

Aslında yazı dizimizin dünkü bölümünde izah etmeye çalıştığımız AKP hükümetiyle Gülen hareketi arasındaki “kendiliğinden ittifak”ta ilk kez sorun yaşanmıyor. Yani MİT krizi bir bakıma, Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu’nun saptadığı gibi “bardağı taşıran damla” olmuştur. Her ne kadar bu ittifak en çok, askeri vesayeti tasfiyeyi hedefleyen Ergenekon, Balyoz ve benzeri davalarda başarı göstermişse de en ciddi ihtilaflar da aynı süreçlere bağlı olarak yaşandı. Kimisi emekli, kimisi muvazzaf yüksek rütbeli bazı subayların soruşturmalara dahil edilmeleri ve/veya tutuklu yargılanmaları çerçevesinde yürütmeyle yargı arasında zaman zaman çıkan anlaşmazlıkları bu bağlamda değerlendirmek gerekir ki bunların son örneği İlker Başbuğ’un, devletin en tepesinden gelen itirazlara rağmen tutuklu olarak ve Yüce Divan’da değil Özel Yetkili Mahkeme’de yargılanmasıdır.

Ergenekon sürecinde yaşanan kimi kırılmaların da bu ittifaka gölge düşürdüğünü biliyoruz. Prof. Türkan Saylan olayı bunlara bir örnektir ama hükümeti en çok zorlayan gelişmenin Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanmaları olduğu açıktır. Konuyla yakından ilgilenen biri olarak, AKP’lilerin ezici bir çoğunun başından itibaren Şık ve Şener olayından ve buna bağlı olarak basılmamış kitapları toplatan ve gazetecileri yargı yoluyla susturmaya çalışan hükümet imajından son derece rahatsız olduklarını biliyorum. Bu imajın, AKP ve Erdoğan’ın Ortadoğu’da “rol model” olma iddialarına ciddi bir şekilde gölge düşürdüğünüyse hep birlikte gözlüyoruz.

Kürt ve PKK sorunlarının nasıl çözülmesi gerektiği konusunda da her iki kanadın, kimi zaman mutlak bir şekilde ortak hareket ediyor görünseler de çok farklı, hatta zıt görüşlere sahip olduklarını da biliyorduk ki son MİT krizi bu farklılıkların ne derece hayati olduğunu kanıtladı. Her ne kadar sonradan, savcının tek amacının KCK’ya sızmış bazı MİT unsurlarının yasadışı faaliyetlerini soruşturmak olduğunda ısrar edilse de MİT’çilerin davetiyle esas olarak hükümetin PKK ve Öcalan’la görüşme politikalarının masaya yatırılmak istendiği açıktır. Bu durum, hükümete yakın bazı kişilerin de vurguladığı gibi siyasetin üzerinde bir “yargı vesayeti” kurma arayışı olarak görülebilir.

MİT krizi olağanüstü bir jeopolitik ortamda patlak verdi: Suriye’de iç savaşın ve buna bağlı olarak dış askeri müdahalelerin eli kulağında; İran nükleer krizi hiç de olumlu seyretmiyor; Irak’ın yeniden kaotik bir ortama sürüklenmesi muhtemel ve genel olarak bakıldığında Ortadoğu’da mezhep temelli yeni çatışmalar yaşanabilir. Ve AKP hükümeti, önceki siyasi iktidarlardan farklı olarak bu gelişmelerin hiçbirine karşı kayıtsız kalmak istemiyor, hatta bunların herbirine müdahil olmak arzusunda. Hal böyle olunca MİT’e son derece kritik görevler düşüyor.

MİT deyince Hakan Fidan için ayrı bir parantez açmak lazım. Bu son kriz de gösterdi ki Fidan, gerek Cumhurbaşkanı Gül, gerek Başbakan Erdoğan, gerekse Dışişleri Bakanı Davutoğlu için asla vazgeçilmeyecek bir isim. Bunda başta İran sorunu olmak üzere sözünü ettiğimiz konulardaki donanımından ziyade, devletin tepesine vermiş olduğu güven duygusunun belirleyici olduğu açık. Özetle, güvenlik bürokrasisi içinde AKP iktidarının en güvendiği ismin Fidan olduğunu bu kriz bize bir kere daha gösterdi.

Öte yandan Mavi Marmara olayının ardından Erdoğan ile Gülen’in İsrail’e bakışlarında çok önemli farklılıklar olduğunu öğrenmiştik. Ayrıca Gülen cemaatine yakın yayın organlarında son dönemde Suriye ve İran konusunda çıkan haber ve yorumlara baktığımızdaysa hükümetin hayata geçirmeye çalıştığı dengeli politikaların epey uzağında, bu ülkedeki rejimlerin bir an önce alaşağı edilmesine yönelik yaklaşımların öne çıktığını görüyoruz.

Yine de MİT krizinin ardında İsrail ve MOSSAD başta olmak üzere bazı yabancı ülkelerin veya kurumların doğrudan parmağını aramanın doğru olduğu kanısında değilim. Bu yaşanan krizden içerde ve dışarda çok kişi, kurum ve devlet istifade etmiş olabilir ancak buradan hareketle onların parmak izlerini bulmaya çalışmak fazlasıyla komploculuk olacaktır.

Çünkü bu kriz, Türkiye’nin son beş yılına damga vurmuş bir ittifakın çatırdamasının ve buna bağlı olarak yaşamaya başladığımız “yeni tür iktidar savaşları”nın doğal ama yine de şaşırtıcı bir sonucudur.

YARIN
-Farkındayım, ilk gün, dizinin üç gün süreceğini belirtmiştim ancak daha söylenecek çok şey var. Bu nedenle krizin geleceğini tartışmayı yarına erteleyelim.

..............................
Erdoğan-Gülen ilişkisi dün bugün yarın-1: Kökleri derinlerde olan bir rekabet...
Erdoğan-Gülen ilişkisi dün bugün yarın-2: Yollarını 27 Nisan gecesi Yaşar Büyükanıt birleştirdi
Erdoğan-Gülen ilişkisi dün bugün yarın-4: Üçüncü şahıslar heyecanlanmasın krizin geleceğini iki taraf belirler



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

YAZI DİZİSİ
1 Erdoğan-Gülen ilişkisi dün bugün yarın-1: Kökleri derinlerde olan bir rekabet... 17.02.2012
2 Erdoğan-Gülen ilişkisi dün bugün yarın-2: Yollarını 27 Nisan gecesi Yaşar Büyükanıt birleştirdi 18.02.2012
3 Erdoğan-Gülen ilişkisi dün bugün yarın-3: 'Yeni tür iktidar savaşları'nın ilk çarpıcı örneği 19.02.2012
4 Erdoğan-Gülen ilişkisi dün bugün yarın-4: Üçüncü şahıslar heyecanlanmasın krizin geleceğini iki taraf belirler 20.02.2012
5 Erdoğan-Gülen ilişkisi dün bugün yarın-5: Gülen bu stratejik hatayı telafi edebilir 21.02.2012

Son makaleler (10)
05.05.2024 Siyasette yumuşama, ama nasıl ve kimlerle?
28.04.2024 Akşener’den sonra İYİ Parti: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
26.04.2024 Haftaya Bakış (211): Bahçeli’nin klibi - Kılıçdaroğlu’nun mücâdele çağrısı - Erdoğan-Özel görüşmesi
24.04.2024 Taha Akyol ile söyleşi: 1924 Anayasası’ndan hareketle yeni anayasa tartışmaları
23.04.2024 Rıfat Bali ile söyleşi: Musa’nın evlâdı Cumhuriyet’in yurttaşı
22.04.2024 Murat Somer ile söyleşi: CHP mi kazandı, AKP mi kaybetti?
21.04.2024 Erdoğan özeleştiri yapabilir veya yakın çevresinden, “Kral çıplak“ diyecek birileri çıkabilir mi?
19.04.2024 Haftaya Bakış (210): Istakozdan Rolex’e – Beklenen Erdoğan ve Özel görüşmesi
17.04.2024 Murat Ağırel ile söyleşi: Türkiye nasıl kara para aklama cenneti haline geldi?
14.04.2024 Kim Erdoğan ile müttefik olmak ister?
05.05.2024 Siyasette yumuşama, ama nasıl ve kimlerle?
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
11.02.2016 Hesabên herdu aliyan ên xelet şerê heyî kûrtir dike
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı